Benim için haftanın haberi 283 Nissan Leaf bataryalarının SoH ölçüm sonucu. Araştırdığım ama sağlıklı bir bilgi alamadığım konuyu netleştirmiş oldum; bataryaları 80-20 şarj/deşarj aralığında kullanmak lazımmış. Haber şu şekilde (bkz), 2011-2017 yılları arasında üretilen 283 adet Nissan Leaf’in bataryalarının State of Health (SoH) durumu 1382 kez ölçülmüş. Ölçüm OBD aygıyı ve Leaf Spy uygulamasıyla yapılmış. 14 sayfalık rapordan (bkz) haberin dikkat çektiği kısım şu: 30 kWh kapasiteli bataryalar şarj/deşarj döngüsünden daha çok etkilenirken, 24 kWh kapasiteli olanlar zamandan daha çok etkileniyor. Geçtiğimiz yıl, çatı tipi güneş enerjisi sistemiyle bataryayı entegre etsek, kullanılacak bataryayı yüzde kaç doldurup, yüzde kaça kadar deşarj etmemiz lazım sorusunun cevabını bir türlü alamamıştım (ama ben de hesaplamalarımı 80-20 üzerinden yapmıştım). Zira, batarya kimyasal bir şey ve hakikaten zor; ama haberde, 30 kWh kapasiteli bataryaların şarj/deşarj döngüsünden daha fazla etkilenmesiyle alakalı şu ifadeler kullanılmış: Nissan 2014 sonrası modellerinde %80’e kadar şarj limitini kaldırdı ve kullanıcılar araçları %100’e kadar şarj edebilir hale geldi, böyle olunca da bataryalar daha hızlı degrede olmaya başladı ve batarya en sağlıklı şekilde %80-20 aralığında kullanılıyor. Ayrıca, %100’e kadar şarj, 30 kWh kapasitelide daha fazla hücre olduğundan ısınma nedeniyle de bataryayı kötü etkileyen bir şey.
Güncelleme: Şuradaki içerik ilgilisince kesinlikle okunmalı ve Cüneyt Bey’in LinkedIn paylaşımı altındaki yorumlar okumaya değer.
IEA’ya göre (bkz), enerji sektörü kaynaklı CO2 emisyonu 2017’de %1.4 artarak 32.5 gigaton ile tarihi zirve yaptı. Bu artışın 3’te 2’si Asya ülkeleri kaynaklı. ABD’nin salınımı düşerken, AB geneli olarak bakıldığında emisyonların arttığı görülmektedir.
Global enerji talebi ise 2017’de %2.1 artış göstermiş.
Günlük 7 milyon varil petrol ticareti gerçekleştiren dünyanın en büyük traderı Vitol şirketinin Başkanı (eski CEO’su), OPEC’in arz kısıntısını 2019’da da sürdürmesi gerektiğini söyledi. OPEC de, arz kesintilerinin etkilerinin ölçüm yönteminin değiştirilmesi konusunda Pazartesi günü Viyana’da toplantı yaptı.
Başbakan Binali Yıldırım, gaz dağıtım şebekesinin 62 milyon vatandaşa hizmet verir hale geldiğini söyledi. Bu, nüfusun yüzde 77’sine karşılık geliyor. Birleşik Krallık’ta da hanelerin yüzde 80’i doğal gazla ısınıyor.
Bu arada, OECD ülkelerinde gazın elektrik üretim amaçlı kullanım oranı Çin’e kıyasla yüksek (bkz).
Tesla’nın Güney Avustralya’da tesis ettiği 100 MW/129MWh batarya sistemi o kadar hızlı imiş ki şebekeye verdiği enerjinin %30-40’ı bedavaya gidiyormuş. Yani, Australian Energy Market Operator tarafından belirlenen standartlar nedeniyle Tesla şebeke operatörüne 200 mili sn ile 6 saniye arasındaki enerji nedeniyle fatura kesemiyor.
İsrail’in 2007 yılında Suriye’deki The Cube kod isimli, Deir al-Zour’a yakın konumdaki 40’a 40 mt en ve boya sahip 20 mt yüksekliğindeki nükleer tesise düzenlediği bombalı saldırıyla alakalı detaylar açıklanmış. Uçaklar, bombaları bıraktıktan sonra Türkiye sınırından da geçerek İsrail’e geri dönmüş (video burada).
Haberi ilk gördüğümde bombalı saldırı olduğu aklıma gelmemişti doğrusu.
Elimize gelen hayvansal atık kaynaklı bir biyokütle tesisi projesi nedeniyle, 2017 ve 2018 yılları nihai YEKDEM listesi verilerinden hareketle işletmedeki (kısmi işletmedekiler hariç) hayvansal ve/veya bitkisel atık kullanan tesislerin üretimlerine baktım. 10 projeden 9’unun kapasite faktörü tıpatıp aynı %79.9, bize önerilen tesis de aynı şekildeydi 🙂
Söz konusu 10 projeden 2 tanesi 2015 yılı içerisinde işletmeye alındığı için, 2015 yılı toplam üretimlerini, orantı yaparak elde ettim, kalan 8’i 2015’in 12 ayında üretim yapmış. Sonuç olarak şunu gördüm, 10 projenin ortalamasına göre, bu projeler 2015 yılında, lisansa derç edilen üretimin sadece %41’ini fiili olarak üretmiş. bu oran 2016’da %51.7 olmuş.
Bu sonuca göre, hayvansal atık kaynaklı biyokütle tesisleri HES’lerden çok daha kötü durumda ve belli ki atık temininde belli bir standardı yakalayamıyorlar. Hele ki projelerin yatırım maliyetleri kontrol edilememişse, yatırımcıların çok pişman olduklarını varsayabiliriz; ama kağıt üzerinde ise her şey çok iyi olmalı ki, neredeyse standart şekilde %80 kapasite faktörü öngörülüyor.

– Proje adedi: 10
– Projelerin ortalama kapasitesi: 3.05 MWe
– Projelerin lisansa derç edilen üretimlerine esas kapasite faktörü ortalaması: %81
– 2015 yılı fiili üretimlerin ortalaması, lisansa derç edilen üretimlerin ortalamasının yüzde %41’ine karşılık geliyor (örneğin, 6.4 MW’lık bir projede öngörülen üretim 44.8 GWh iken, söz konusu proje 2015’te 14.68 GWh üretim yapmış).
– 2016 yılı fiili üretimlerin ortalaması ise, lisansa derç edilen üretimlerin ortalamasının yüzde %52’sine karşılık geliyor (örneğin, 6.4 MW’lık bir projede öngörülen üretim 44.8 GWh iken, söz konusu proje 2016’da 22.3 GWh üretim yapmış).
Uber, Arizona’da bisikletli bir kadına çarpmış ve maalesef kaza ölümle sonuçlanmıştı. Tempe Polisi, yürütülen soruşturma kapsamındaki ilk açıklamasında, “gözüken o ki, kazada Uber’in hatası yok” minvalinde bir açıklama yapmış. Sylvia Moir, bisikletli kadının aniden yola daldığını söylemiş. Araç kameralarla çevrili malum, görüntüler yayınlansa da kararı biz versek. Yalnız, araç otonom modda olsa da şoförsüz değilmiş. Şoför de işe yaramadığına göre, bence direk Level 5 otonom araçlara odaklanalım, şoför varlığını şart koşmaya falan gerek yok.
Güncelleme: Video yayınlanmış dün, ben görmemişim (YouTube)
Uber’in otonom aracının kazasında yukarıdaki açıklamalardan bambaşka bir video ile karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorum. Her türlü donanıma sahip, gece görüş özellikli bir XC90, normalde reklamlara bakarsak otonom özellikli olmayan haliyle bile yaya görünce fren yapması gerekirken, kadına bodoslama dalıyor. Gece görüş sistemi de pasif halde mi nedir çok ilginç, kadın 2 şeritli yolun 3/4’lük kısmını tamamladığı halde sistem kadını farketmiyor. Hiç fren yapmadan üstelik. Çok yazık. Şoför koltuğuna oturtulan kişi de o kadar kilolu ki maalesef, reflekslerinin güçlü olmasını beklemek de saçma olurdu. İlginç.
—
#WorldWaterDay: 1993 yılında BM Genel Kurulu’nca bugün Dünya Su Günü olarak ilan edildi.