Akkuyu NGS ve Avrupa Parlamentosu

Gore Vidal GÜÇ için şu ifadeyi kullanmış: “kendi içinde bir araç ve içgüdüsel bir üstün gelme dürtüsü” (House of Cards dizisi 5. sezon finalinde Kevin Spacey tarafından kullanılıyor).

Roma bir günde yapılmadı.


Dün (06.07.2017), Avrupa Parlamentosu’ndan tavsiye niteliğinde çeşitli kararlar çıktı ve bunlardan biri de Rusya (%51) ve Cengiz+Kolin+Kalyon (%49) ortaklığındaki Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (Akkuyu NGS) durdurulmasına yönelik. Kullanılan ifade tam olarak şu: “AP, Türkiye hükümetini Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nin yapımına dair planlarını durdurması çağrısında bulunuyor.Sputnik’teki habere göre bu çağrının gerekçesi olarak, santralin yapımına karar verilen bölgenin güçlü depremlere eğilimli olduğu gösterilmiş. Öte yandan, Japon-Fransız ortaklığıyla yürütülen Sinop Nükleer Santrali ile ilgili bir değerlendirme raporda yer almıyor.

AB Üyeliği açısından müzakereleri yürüten Avrupa Komisyonu bu kararları uygun görürse sıkıntılı bir süreç başlayabilir. Aynı gün, İsviçre’deki Kıbrıs görüşmelerinin sonuçsuz kalması da not edilmesi gereken bir başka husus. Nitekim, nükleer santral kararının arkasında Turkish Greens of Yeşiller ile Cyprus Green Party ve New Cyprus Party var.

Akkuyu NGS ve Türkiye Elektrik İletim Sistemi

Projenin üretim lisansı bilgileri şu şekilde:

  • Lisans numarası : EÜ/7133/03690
  • Lisans başlangıç tarihi : 15.06.2017
  • Lisans süresi : 49 yıl (Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği madde 9/2’de amir üst sınır)
  • Projenin gücü : 4800 MW

Türkiye elektrik iletim sistemi kurulu gücü 31.05.2017 itibariyle toplam 80035 MW (kaynak: TEİAŞ). Bu şartlar itibariyle NGS bugün devreye girmiş olsa, Türkiye kurulu gücünün %5.66’sına [4800/(4800+80035)] denk düşecektir. Ancak, NGS’nin 2020’den önce devreye girmesi beklenmiyor (öyle ki, TEİAŞ’ın 5 yıllık kapasite projeksiyonunda dâhi dikkate alınmamıştır), dolayısıyla %5.65’lik 2020’li yıllarda daha da aşağı gelecektir.

Depremsellik iddiası

Bildiğimiz kadarıyla Akkuyu NGS 9 şiddetinde depreme dayanacak şekilde tasarlandı. Zaten, Türkiye genel olarak deprem kuşağında bulunan bir ülke ve herhangi bir NGS’nin deprem bölgesine kurulmaması diye bir şey de yok (nükleer santraller ile yaşanan depremlerin çakıştırıldığı harita burada). Burada önemli olan santral tasarımının buna uygun yapılıp yapılmadığıdır.

Depremsellik iddiasının dayandığı veri seti de açıklanmış mıdır bilmiyorum; ancak, zaten konu sadece depremsellik olsa(ydı), Ermenistan’da kurulu ve kendisi için “lies on some of Earth’s most earthquake-prone terrain” (NatGeo) denilen Metsamor santralinin halen çalıştığını belirtelim.

Tutarsızlık

Bulgaristan’da 1970 yılında kurulan Kozloduy NGS var ve santralde 2006 Ekim’inde sızıntı yaşanmıştı. Bulgaristan üstelik 2007’de AB üyesi oldu. Çok mu güvenli bu santral?

Ermenistan’da kurulu Metsamor NGS için National Geopraphic’de: “Metsamor lies on some of Earth’s most earthquake-prone terrain” ifadesini kullanıyor ve bu santralin kapatılması için bir baskı okumadım AP’den. Sadece, zamanında Ermenistan’a sadece kredi sunulmuş ve Ermenistan da bunu kabul etmemiş.

Fransa ve Japonya ortaklığında Sinop’ta kurulması planlanan NGS için neden bir tavsiye kararı alınmamış acaba? NGS’ye karşı çıkıyorsan prensip olarak hepsine karşı çıkmaz mısın? Santralde sızıntı veya istenmeyen başka bir şeyin yaşanması sadece depremin sonucu mudur? Çernobil’de deprem mi olmuştu, Bulgaristan’da deprem mi olmuştu?

Dolayısıyla “tutarsızlık” ifadesini, siyaset dili olarak tercih ediyoruz. Zira, tutarsızlık değil, başkaca unsurlar söz konusudur.

Esasen tutarsızlık konusu sadece bir konuyla sınırlı değildir, kömür santrallerini ele alalım mesela (detay için bkz: The Economist EIU: The role of coal in Europe’s power mix raporu). Avrupa Birliği (özelde Almanya) iklim değişikliği konusunda sözde çok hassas olmakla birlikte pratikte durum ülkeden ülkeye farkediyor. Her ne kadar, AB ortalamasında kömürün elektrik üretimindeki payı 1990’da %39 iken, 2015’te %24 civarına gerilemiş ve 2015’te de %1.5’lik bir düşüş daha yaşandığı tahmin ediliyor olsa da kömüre bağımlılık ülkeler arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Şöyle ki;

  • Almanya; elektrik üretiminin %44’ünü kömürden elde ediyor (2016). Almanya’nın, nükleer santralleri 2022’de kapatma kararı almış olması kömür açısından önemli. 2016’nın sonunda yayınlanan Climate Action Plan’da 2030 itibariyle enerji sektörünün emisyonları 1990’daki seviyeden %61-62 daha aşağı çekmesi planlanmış olsa da, kömür santrallerinin devreden alınışıyla alakalı olarak spesifik detaylar raporda yok ve Almanya kısa ve orta vadede kömürün elektrik üretimindeki payını azaltma konusunda çok istekli görünmüyor. Zira, linyit kapasitesinin rezerv olarak tutulması ana politikalardan birisi. Santrallerin işletilmesi için enerji fiyatlarının da belirleyici olduğu muhakkak ( STEAG 2016 Kasım ayında 2.5 GW’e karşılık gelen 5 taş kömürü santralini kapatabileceğini duyurdu).
  • Polonya; 2015’te elektrik üretimin %80’i kömürden, 2000’lerde %90 civarındaydı. Aradaki fark doğal gaz ve yenilenebilir kaynaklarla kapatıldı. 4 GW kapasite inşaat halinde.
  • Phase-out
    • Fransa 2023’te, Finlandiya 2030’da kömürden elektrik üretimini sıfırlayacağını duyurdu. Kömürün elektrik üretimindeki payı Fransa’da %2, Finlandiya’da %13.

    • Belçika, son kömür santralini 2016 Nisan’da kapattı.

    • 2014’te 3 tane kömür santrali olan Avusturya, 2016’da 1 tanesini kapattı. 2020’de 1 tanesini daha ve 2025’te sonuncusunu kapatacak.

    • Portekiz’de 2 tane kömür santrali var, 2030’da ikisi de PPA’ların süresinin dolmasıyla kapanmış olacak. Danimarka 2035’te elektrik üretiminin tamamen yenilenebilirden olmasını hedefliyor. Avusturya’nın 2020’de kapatacağı santral Verbund’a ait ve kapatılma nedeni işletme maliyetleri.

Görüleceği üzere, Çek Cumhuriyet, Polonya, Yunanistan, Bulgaristan ve Almanya gibi ülkeler farklı şekilde ayrışıyor kömür konusunda. Yani, kömür konusundaki mesele koşullarla alakalı, ikame edilebilirliğiyle alakalı ve dolayısıyla parayla alakalı.

Dünya (ve/veya Avrupa) nükleeri bırakıyor mu?

İstatistikler‘e göre ne dünya ne de Avrupa NGS’yi bırakıyor.

  • 64150 MWe kapasitli NGS inşaat aşamasında
    • 2756’sı Fukushima sızıntısı yaşayan Japonya’da
    • 1750’si Fransa’da
    • 1720’si Finlandiya’da

164517 MWe kapasiteli NGS planlama aşamasında

    • 12947’si Japonya’da
    • 15600’ü Birleşik Krallık’ta
    • 1060’ı Ermenistan’da
    • 2400’si Çek Cumhuriyeti’nde
    • 1250’si Finlandiya’da
    • 2400’ü Macaristan’da
    • 6000’i Polonya’da
    • 1440’ı Romanya’da
    • 1900’ü Ukrayna’da
    • 4800’ü ülkemizde
  • 391315 MWe kapasiteli NGS işletmede

Dünyadaki NGS’lerin haritası (ülke ülke) burada. Ülkelerin NGS’lerinin elektrik enerjisi üretim miktarları (2015 – 2016 yılları için) ve 2002’den 2016 sonuna kadarki oranları burada (Ermenistan %31.4, Bulgaristan %35, Fransa %72.3, Ukrayna %52.3, …). Nükleerin NGS’lerin dünya geneli toplam elektrik üretimi 2016’da 2015’e kıyasla 49 milyar kWh (49 TWh) daha fazla gerçekleşmiş.

Netice

Ömer Çelik rapor için siyaseten “yok hükmünde” dedi; ama gözüken o ki, Güney Kıbrıs o kadarcık cürmüyle Türkiye’yi AP ve AB nezdinde kıskaca almaya çalışabiliyorlar. Çok da şeyetmemek gerek diyeceğim; ama satrancı iyi oynamak lazım, zira AB ile ticari ilişkilerimiz malum.

Şuna da değinmek lazım, nükleer enerji sadece 4-5 GW’lık devasa santral kurup elektrik üretmek değil, zira nükleer, denizaltılarda da kullanılıyor, araştırma maksatlı da kullanılıyor.

Not

  • Bilginin Arkeolojisi kitabının yazarı Michel Foucault, iktidarı mantıksız bir güç olarak anlamaktansa, bilgiye yön veren bir dirayet olarak görür. Bu tespitin denk düştüğü çok olay yaşarız; İran nükleer silah geliştiremez, Kuzey Kore kıtalararası füze denemesi yapamaz, sadece Batılı ülkeler yapabilir. Güney Kıbrıs aracılığıyla alınan AP kararı da bunun gibi bir şey. Oysa, nükleer ve nükleer güç santrali (NGS) popülüst bir siyaset malzemesi olacak şey değildir.
  • Bu yazı NGS’yi savunmayı amaç edinmemiş olup, sadece var olduğuna inanılan tutarsızlığa dikkat çekilmek istenmiştir.
  • Bu konu da, Türkiye’nin Doğu-Batı ekseni kayıp katmadığı çerçevesinde değerlendirmelere konu olabilir. Türkiye’nin yönünü Batı’dan çevirmesi diye bir şeyin olduğuna şahsen inanmıyorum. 
  • Yazarın yanlış değerlendirmeleri olduğu kanısındaki okurlar İbrahim Akgün’e ibrahimakgun41@gmail.com adresi üzerinden ulaşabilirler.

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s